NG Dergi - Sayı 55
27 aktarmaya çalıştım. Bu süre zarfında Yeditepe Üniversitesi’nde atölye çalışmaları yaptım. Ortalama 100, 120 öğrenciyle yaptığım bu atölyelere Hüseyin Çağlayan, Emin Alper, Haluk Tatar, Ardan Özmenoğlu, Marcus Graf, Emre Şahin gibi alanında çok başarılı konuklar katıldı. Fiziksel olarak bir araya gelememeyi de avantaja çevirdik. Los Angeles’tan, Londra’dan katılan konuklar oldu. Böyle böyle pozitif tarafta kalmaya emek vererek, sürecin içinden üreterek geçmeye çalıştım. Diğer bir taraftan özellikle şu son bir yılda üzerine en çok düşünülen kelimelerden biri ‘farkındalık’. Sizin son dönemde hayatta en çok neye karşı farkındalığınız arttı? Aslında son dönemde adı değişti; ‘Her şeyde vardır bir hayır’ bizim dinimizde de yer alan bir düşünme şekli. Yaşadığımız şeyleri yorumlama biçimimiz de değişmeli. Başımıza gelen her şeyin bir nedeni vardır ya da bu olaya bakarak ‘Buradan ne öğrendim’ çıkarımı yapmak lazım. İnsan tüm bu sorgulamalar ve farkında olmalarla kendini değiştirdiğinde, içinde olduğu dünyanın da değiştiğini görüyor. Ben son yıllarda bu yaşam biçimini ve düşünme şeklini benimsedim. Hayatın aslında daha kolay ve daha keyifli aktığının farkına vardım. Çocuklarımı da buna göre yetiştiriyorum. Kariyerinizin ilk yıllarından bugüne baktığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz kendinizdeki değişimi? İlk yıllar ve şimdiki siz arasında nasıl farklar var? Çok erken başlayan kariyer yolculuklarında geçmişe dönüp baktığında bir sürü hata da bulursun, mutsuzluk da. Ben o günkü Tuba’yı da seviyorum. Tek başımaydım ve bence iyi mücadele ettiğimi düşünüyorum. Girdiğim her işten alnımın akıyla çıktım. Başarısızlıklarım da oldu ama sanırım pes etmemek ve öğrenerek devam etmek en önemli nokta. Başarılı insanların hikayelerinde de hep bunu görüyorum. 189 kere geri çevrilen ama sonunda projesiyle Oscar alan senaristlerden, defalarca oyuncu seçmelerinden geri çevrilen ve sonunda seçilip hayatı değişen oyunculara kadar bir sürü örnek sayabilirim. Şu an daha sakin bir hayatım var tek fark sanırım bu. Peki, annelik nasıl gidiyor, çocuklarınız ile hayat nasıl? İyiyiz biz. Çocuklara kendinizde olmayan bir şeyi öğretemezsiniz. Önce kendinizi düzeltmeniz gerekiyor. Hep şunu söylüyorum; “Evde bağır çağır bir iletişimde olan bir anne, çocuğuna sessizliği öğretemez.” Ben sağlıklı beslenmezsem onlara pasta yerine elma yediremem. O yüzden ben çok değiştim çocuklarımdan sonra. Bu evde bağırmadığım anlamına gelmiyor tabii. Ama en azından kendimde düzeltemediğimi onlardan beklemiyorum. Biz hem ebeveyn ilişkimizi koruyoruz hem de iyi oyun arkadaşlarıyız. Dışarıdan gördüğü kadarıyla siz çok ilgili ve kuralları olan bir annesiniz. Acaba Sare ve Civan’a sorsak hakkınızda neler söylerler? Şu an yanımdalar, hemen soruyorum... Sare; “Annem güçlü bir anne. Bir şey yaparken aynı anda birden fazla iş yapabiliyor, bu da bize daha fazla zaman ayırmasını sağlıyor” diyor. Civan ise şöyle diyor: “Çok akıllı bir annem var. İyi biri. Melek gibi biri. Bizi çok zorlamıyor. Çok fazla kural koymuyor, biraz koyuyor.” Sizi tanıdıkça ortaya çıkan ve karşınızdakini şaşırtan bir özelliğiniz var mı? Ya da şöyle sorabiliriz; kendi hakkınızda söyleyebileceğiniz en marjinal şey ne olur? Çocuklarım olmadan önce sokakta “Şu an gerçekleşeceğini bilsem aklımdan geçen ilk dilek, doğaya daha fazla saygı duyan bir toplum olmamız olurdu.”
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=