NG Dergi - Sayı 55

35 ofis projeleri üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Aralarında Swissotel Çeşme ve residence projesi, Marinera projesi, Reges The Luxury Collection Resort ve SPA oteli, İş Bankası Munzam Vakfı için hazırladığımız şehir oteli, Bodrum Maya Marine projesi ve Invictus Sunset gibi projelerin bir kısmını tamamladık, bir kısmının da üzerinde halen çalışıyoruz. Bunların yanı sıra Skyland için Sky Co-Lab projesiyle Bakü’deki Caspian Lotfi Zadeh Teknoloji Merkezi paylaşımlı ofis gibi ofis iç mekan projelerimiz de yer aldı. Önceki dönemlerdeyse iç mimari projelerle birlikte karma fonksiyonlu projeler, alışveriş merkezleri masamızda yer alıyordu. Küresel anlamda ekonomik koşullarla talep dalgalanmaları içinde proje konuları da zaman içinde yer değiştiriyor. Ortak olan, mimarlığa olan yaklaşımımızdaki merak ve önceden yapılanın üstüne yeni ne ekleneceği konusunda duyulan heyecan oluyor. Mimarlığınızda form dilinize, teknoloji kullanımının projelerinize özel katkıları nelerdir? Mimarlık form, malzeme ve ışıkla vücut bulur, düşünceleri besleyerek evrilir ve ruha dokunur. Bu nedenledir ki ben formun gücü üzerine çok pratik yapıyorum. Yapıları daha çok heykel gibi ele almayı seviyorum. Onların sahip olduğu sinematografik etkiye ve estetik dile değer veriyorum. Yapıların sokaklardan verdiği açı, çevresini nasıl etkilediği, belli bir hız ile araç içindeki algısı veya gece etkileri, doğrudan mimari tasarımın bir parçası haline geliyor. Formu destekleyen malzemeler sakin kalmalı, ancak özgün de olmak zorunda. Işıkla buluştuğunda farklı anlamlar barındırmalı. Bu da malzemeyle birlikte yüzeysel etkiler, ham olması, yansıtıcı olması, geçirgen veya yarı geçirgen olması gibi anlamlarla ifade edilir. Bu nedenle doğal ve -mış gibi davranmayan malzemelerle teknolojinin geliştirdiği inovatif malzemeler hep ilgi alanımda olmuştur. Yapısal formların üretimlerinde, tasarım ve üretim süreçlerinde teknolojik gelişmelerden faydalanmaya çalışıyorum. Sahadaki hata risklerini minimize eden önemli bir katkısı olduğu aşikâr. Ödül alan çalışmalarınız oldu mu, hangileri? 2003’ten günümüze birçok projemiz ulusal ve uluslararası ölçekte ödül aldı. Uluslararası ölçekte birkaç tanesini saymamız gerekirse, ‘WAF 2012’ en iyi karma fonksiyon finalisti Buyaka Alışveriş ve Ofis Kompleksi, ‘WAF 2008’ alışveriş merkezi finalist Prestige Mall Alışveriş Merkezi, TUCSA ödülüne sahip çelik strüktürlü yüksek katlı Hilton Doubletree Avcılar oteli, Eurpean Union Mies ödülü 2015 adaylarından olan Mi’Costa otel ve konut projesi, Alman Tasarım Konseyi tarafından verilen ‘German Design Award 2019’ mimari mükemmeliyet ödülü, ‘WAF 2016’ finalisti ve International Property Award sahibi Folkart Blu konut projesi, ‘AGA Khan 2019’ finalist adayı, ‘German Design 2019’ mimari mükemmeliyet ödül sahibi, ‘WAF 2016’ yılı eğitim yapıları finalisti ve dünyanın en iyi 10 eğitim yapısı arasında seçilen, LEED Platin sahibi Bahriye Üçok Anaokulu ile yine ‘German Design Award 2021’ yılı ekolojik tasarım kategorisi ve mimari mükemmeliyet ödülü sahibi Folkart Hills projelerini sayabiliriz. Kentsel dönüşümde ‘kent’ kavramını ve kentsel dönüşüm projelerini nasıl değerlendiriyor, neler öneriyorsunuz? Kentsel dönüşümdeki ‘kent’ kavramı, plan içerikli bir kavram. Bu dönüşümler kent değil de medeniyeti barındıran şehirleri dönüştürmedikçe, kentsel dönüşüm bir rant aklayıcı kavram olmaktan kurtulamayacak. Şehirleri dönüştürmek ise o kenti medenileştirmek, kültürel ve sanatsal olarak dönüştürmektir. Terkedilmiş kent alanlarının yeni şehrin dinamiklerine yön veren yeni alanları tariflemesi gerekir. Yoksa hâkim politik gücün kimliksiz bir üslup üzerinden şehirlere ihanet edercesine apartmanlar yapması, neyin dönüştürüldüğünü dürüstçe pek izah edemiyor. Bunun yanında, şehrin ara sokakları, bireysel olarak kendini dönüştürmeye çalışıyor. Bu çok daha kutsal ve güçlü bir model. Bugünün Karaköy ve Balat’ını bu şekilde ele alabilirsiniz. Folkart Blu Hotel & Residences, Fotoğraf Özgür Arı “Hayatta karşınıza çıkan her şey, başka bir dünyaya açılan kapıdır.”