NG Dergi - Sayı 55
49 BOTLARIMIZI BAĞLIYORUZ Ege’de her yer çiçeğe kesmiş bugünlerde... Sarı - beyaz papatyalar, kan kırmızısı anemonlar, mis kokulu kekikler... Muğla Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün internet sitesine bakılırsa bölgede 80’e yakın bitki türü tespit edilmiş. Ayrıca tilkiler, yaban domuzları, yabani tavşanlar, üveyikler ve karatavuklar bu doğal alanın müdavimlerinden. Önce yemyeşil dev şemsiyeler gibi bizi huzurlu gölgelerine çağıran ağaçların altında yürüyüşe hazırlanıyoruz. Batonlar ayarlanıyor, bandanalar bağlanıyor, botların bağcıkları kontrol ediliyor ve fazlalık eşyalar çantalara yerleştiriliyor. İlk istikametimiz, Uyku Vadisi’nin içinden akıp giden derenin kıyısına ulaşmak. Birkaç dakika içinde asfalt yoldan tamamen uzaklaşıyoruz. Artık araç sesi hiç duyulmuyor. Zeytin, çınar, kızılçam, harnup, narenciye ve ceviz ağaçlarının; irili ufaklı tarlaların ve bahçeli zevkli evlerin yanından geçip gidiyoruz. Karia Yolu’nun simgesi olan kırmızı - beyaz çizgiler, periyodik aralarla gözüme çarpıyor. Bu şu demek, bu yürüyüşü rehbersiz de yapabilirsiniz. Bir Karia Yolu kitabı edinmeniz ya da kariayolu. com internet adresinden tüyoları almanız yeterli. Biraz ileride karşımıza çıkan, moloz taşlar kullanılarak örme stilde yapılmış kemer gözlü köprü, Suçıkan yönüne açılıyor. Bizse köprü yönüne sapmayıp düz devam ediyoruz. Birkaç yüz metre sonra karşılaştığımız tabela ise Baltalı Kapı yönünü işaret ediyor. MS 2. yüzyıla tarihlenen kapı, adını kilit taşı üzerinde bulunan ve Antik Çağ’da “Labrys” olarak adlandırılan çift yüzlü balta kabartmasından almış. Antik dönemde Zeus Labrandos Festivali’nin geçtiği güzergâh üzerinde yapılan Baltalı Kapı, Mylasa Antik Kenti’nin kuzey kapısı olarak yapılmış. Sodra Dağı’nın beyaz mermerleri kullanılarak inşa edilen bu ilginç kapıyı görmeyi bir sonraki gezimize bırakıp yürüyüşümüze devam ediyoruz.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=