NG Dergi - Sayı 55
52 YAŞAM/ PORTRE MARKANINGÜCÜ yazı ZELİHA KÖŞLÜ fotoğraf KUTUP DALGAKIRAN Temelde akademik kuralları olsa da marka stratejisinin her şirkete, her kuruma, her hizmete göre yeniden tanımlanması gerektiğini vurgulayan Marka Strateji Uzmanı Yelda İpekli, iletişim tarafına veya reklam tarafına kaymadan, tamamıyla stratejik marka konusunda profesyonel hayatın içinde olmuş. Uluslararası markaların bölgesel konumlandırmalarında kendilerini nasıl doğru ifade etmeleri gerektiği konularında, o ülkenin temel değerleriyle markanın temel değerleri arasında nasıl bir güç oluşturulduğuna odaklanırken, çalıştığı markaların her birinin başarılarına da güçlü katkılar sağlamış. Kişisel yeteneklerinizi nasıl keşfettiniz? Bunun için çok enerji sarfettiğimi söyleyemem ama şanslı bir ailede büyüdüm. Kişisel yetenekleri geliştirmeye odaklı bir ailem vardı. O yüzden sanırım, zaman içinde farkındalığım oturdu. Bir de ben çok seyahat ettim. Her seyahatimin bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. Çok seyahat etmem kendimi keşfetmemede yardımcı oldu, böylece çok fazla insan tanıdım. Ama en büyük keşfim herhalde çok sevdiğim işimi bulmam oldu. Ben, mesleğimin içinde kendimi daha çok keşfettim sanırım. Mesleğinize karar vermeniz ve marka kavramıyla tanışmanız nasıl oldu? Lise çağlarında yurt dışına gittiğimde, bir reklam ajansının sahibiyle tanıştım. O çiftin evlerinde kalıyordum. Orada reklam ve pazarlama dünyasıyla tanışmış oldum. Sonrasında budur benim mesleğim diye bir hissiyat geldi. O ilk görüşte aşk gibi bir şeydi, bu mesleği seçmem de öyle oldu. Ben lisede marka kavramıyla tanıştım. Sonrasında üniversitede, işletme okumamın sebebi, markaya ulaşabilmekti. Ardından tekrar İngiltere’ye gittiğimde, markanın ne olduğuyla gerçek anlamda orada öğrendim. Marka kavramının bilinirliği o dönemler çok yeni iken, bu vizyonerliği neye borçlusunuz? Bunda tamamıyla İngiltere’nin etkisi oldu tabii. İlk etapta İngiltere’de bir otelde çalışmaya başladım. Sonra Sabancı Holding’te iş hayatına başladım. Tabii Sabancı Holding’in de uluslararası bağlantıları çok güçlü olduğu için, o dönem hep yabancılarla çalışma fırsatı buldum. Bütün bunların artı değer getirdiğini düşünüyorum. Tabii en büyük şansım, Türkiye’de ben bu işlere başladığımda çok bilinmeyen bir kavram olduğu için bütün alanlar çok açıktı ve ben de çok fazla şey deneyimleme şansına sahip oldum. Ama bildiğim tek şey, hiçbir zaman vazgeçmedim. Yani ben ne iletişim tarafına kaydım, ne reklam tarafına kaydım. Tamamıyla stratejik marka anlamında çalıştım ve 25 yıldan beri de bu konu üzerinde çalışmaktan hiç vazgeçmedim. O yüzden de kendimi iyi hissediyorum. Tabii bu zaman içinde oluştu. Siz stratejik marka konusuna yoğunlaşan bir kişi olarak, marka kavramının ne kadar değiştiğini düşünüyorsunuz? Çok, şöyle ki… Marka özellikle bizim topraklarımızda başlangıçta sadece bir iletişim, ucuz bir ürünü pahalı diye satmak için yapılan makyaj olarak algılanmıştı. Oysaki marka hiç öyle bir kavram değil. Marka tamamıyla bir kurumun felsefesiyle, gideceği yolla, vizyonuyla alakalı. Marka, insanı ve müşteriyi odağına koyan bir kavram. Böyle olunca da tabii ki markada iletişim son derece önemli Her markayı ayrı bir parmak izine benzeten Marka Strateji Uzmanı Yelda İpekli, 25 yıldır hiç vazgeçmeden çalışmalarını tamamıyla stratejik marka üzerine odaklamış bir duayen.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=