NG Dergi - Sayı 61

40 YAŞAM/ SAĞLIK almaya giderken gördüklerimiz karşısında İstanbul’da daha fazla evde oturamayacağıma karar verdim ve Yalova’ya giderek kurtarma çalışmalarına katıldım. Yalova’da enkaz altında bir depremzedeyi ampütasyon yaparak çıkarttım ve hayatımda unutamadığım anlardan bir tanesi oldu. Kendisi de Yalova Devlet Hastanesi’nde çalışan bir laboranttı. Olaydan sonra ziyarete geldiğinde bana bir Siirt halısı getirdi. Halının üzerinde ‘Op. Dr. Murat Aksoy’ yazıyordu. O zaman daha uzmanlık sınavına girmemiştim ve henüz uzmanlık belgemi almamıştım ama bana göre hayatta benim uzmanlık belgem bu Siirt halısı oldu açıkçası. Bu olaydan sonra ben kadro beklerken üniversiteden Prof. Dr. Şükrü Dilege beni aradı. “Damar servisine bir uzman arıyoruz, bizimle çalışır mısın?” diye sordu. Ama yine kadro yoktu ve maaş alamayacaktım. Ben de hedefim olduğu için bu şartlarda çalışmaya başladım. Bir şekilde hem hastanede uzmanlık yapıyorum, nöbet tutuyorum, ameliyatlar yapıyoruz ve bir yandan da çeviri yapmaya çalışıyorum para kazanmaya devam edebilmek için. Bu dönemde Literatür dergisinin inanılmaz desteği olmuştur, gerçekten hepsini sevgiyle anıyorum. Hastanede ücretsiz çalışmaya devam ederken artık 10’uncu ayın sonunda eşime “Ben artık istifa edeceğim, eve sen bakıyorsun” dedim. Eşim de bana “Sen istediğin kadar devam edebilirsin, benim için sorun yok ama sen ayrılmak istiyorsan, ayrıl” dedi. Ben de ertesi gün nöbetim sonrası hastaneden ayrılacağımı söylemeyi düşünürken Prof. Dr. Fatih Atagenç beni aradı. O dönemdeki politik gelişmelerden ötürü Irak’a bir uçak gideceğini, bu uçakta doktor olarak gitmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de kabul ettim. İnsani yardım uçuşu yaptığım bu yolculuktan ben aldığım parayla iki-üç ay daha bekledim ve böylece de üniversitede kalabildim. Derken kadrom oldu. Dediğim gibi hayat tesadüf değil, kader örgüsü… Üniversitede çalışmaya başladım. Yıllar sonra Koç Üniversite’sinden teklif aldım. Aylarca para almadan çalıştığım, asla ayrılmam dediğim Çapa Tıp Fakültesi’nden ayrıldım. Sonrasında Liv Hospital Genel Cerrahi - Bahçeşehir Üniversitesi’ne geçtim. 2018 yılından itibaren de Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi Birimi’nde çalışmaya başladım. Sizi çoğu insan televizyonda yaptığınız sağlık programlarından tanıyor. Uzun yıllar farklı kanallarda ekrana geldiniz. Farklı bir alan olmasına rağmen televizyonda da başarılı işlere imza attınız. Yoğun iş programınıza rağmen televizyondaki sağlık programlarınız devam edecek mi? Liv Hospital’da çalışırken çok sevgili arkadaşım Diş Hekimi Dr. Fırat Dağcıoğlu ile tanıştım. Televizyon maceram de onun eşi sevgili Dilek Dağcıoğlu sayesinde başladı. O bana ekran için güzel bir enerjim olduğunu ve televizyonda sağlık programı yapmak ister miyim diye sorunca tamam dedim. Yani öncesinde müzik yaptım, arkadaşlarla lisede grubumuz vardı sonrasında amatör tiyatroyla uğraştım. Dolayısıyla her zaman sahnede olan biriydim açıkçası. Kanal D’de devam eden “Doktorum” programını Ceyda Düvenci ile sunmak ister miyim diye sorunca da kabul ettim. Böylece televizyon serüvenim başlamış oldu. Bazen bu verdiğim sempozyumlarda da söylüyorum mesela ben en çok halk sağlığına yönelik mesajlar vermeyi seviyorum. Hep insanları uzun nasıl yaşatırız, sağlıklı nasıl yaşatırız diye anlatmaya çalışıyorum. Aslında ben muayenehanemde bu konularda hasta kabul etmiyorum, yani bu anlattıklarımdan para dönüşü beklentim yok. Bunu, devletin bana verdiği iyiliklere, yaptığı yatırıma karşı bir hizmet gibi görüyorum. Benim için daha geniş kitlelere ulaşabilmek

RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=