NG Dergi - Sayı 62
27 çok sevdiğimiz şey olan herkesi ve her şeyi gömme eylemini, kameralar karşısında sanki kameralar yokmuş gibi yapmaya karar verdik. En başta diziler ve filmler olarak başladığımız yolda, kafamıza takılan her şeyi gömmeye başlayınca da kendi kitlemiz dışında da çok farklı ve çok genç bir kitleyle tanışmış olduk. İsim fikri bana ait. En başta ‘Gömme Dolap’ idi adımız, ancak başka biri almış olduğu için telif anlamında bir sıkıntı yaşayınca, buna çevirdik ve iyi ki de öyle olmuş. Sayısı her geçen gün artan ‘taklacı gömercinler’, bizim bu gömme terapilerimizin en büyük ortağı. Seyircili versiyona da tamamen onların talebiyle giriştik. Tabi girerken biraz çekiniyorduk, çünkü seyirci karşısında ayarı kaçırma riskimiz de vardı. Ama çok şükür şimdilik o da çok güzel gidiyor ve izlemeye gelenler sahnede adeta bir tenis maçı izler gibi kahkahalarıyla tempomuza ayak uydurmaya çalışıyorlar. İyi ki yaptık diyorum hep. ‘Tebrikler Kovuldunuz!’ ve ‘Küçük Ünlü Uyumu’ gibi kitaplarla yazarlık kariyerinizi sahne performanslarınızla paralel şekilde geliştirdiniz. Yazarlık fikri nasıl ortaya çıktı? İlk kitabım tamamen bir yayınevinin arayıp “Instagram’a çok güzel şeyler yazıyorsunuz. Kitap yazma fikriniz var mı?” diye sormasıyla gelişti. Yazmak vardı hep aklımda ama birilerinin beni dürtmesi gerekiyordu. O dönem, ilk yanıtlarımda belirttiğim, bocalama dönemimdi ve kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Kelimenin tam anlamıyla dibe vurmuştum. Var gücümle yazdım, var gücümle skeç çektim aynı zamanda ve var gücümle canlı yayın yaptım odamdan. O küçük oda, benim mizah atölyem olmuştu adeta. Hem stand-up, hem de yazarlık süreçleriniz için zamanınızı nasıl verimli kullanıyorsunuz? Stand-up metni artık çok oturdu. Sadece duruma ve kafama göre ufak ekleme çıkarmalarla daha dinamik hale getiriyorum ara sıra ama çok yorucu bir içerik süreci yok artık orada. Kitap kısmına gelince de bazı yazarlar mutlaka belli süre gözlerden uzak, kapanıp yazarlar kitaplarını. Ben neredeyse okul ödevi yapar gibi her gün, her saate, kuliste, havalimanında, metroda kitabımı yazabiliyorum. Hatta hayatın içinde ne kadar olursam, yazmak daha kolay ve eğlenceli geliyor. Bazen kitap yazarken, “Bunu kitapta kullanmayayım, sahneye saklayayım.” diyebiliyorum. Bazen de kimsenin gözünden kaçmasın diye hem kitapta, hem sahnede kullanıyorum. Her iki işte de yenilikçi kalabilmek için nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? Aslında bütün trendleri yakalayayım, aman bir şeyden geri kalmayayım diye hiç düşünmüyorum. Ben zaten hayatın çok içinde yaşayan bir komedyenim. Toplu taşımaya sık binerim, çok fazla okurum, izlerim. Sürekli sokaktayım. Ama bazı şeyleri kaçırıyorsam da bırak kaçsın diyorum. Mesela tiktok bilmem, yapay zeka hiç kullanmadım, twitch gibi platformları görsem hiçbir şey anlamam. Pek de yenilikçi değilmişim anlaşılan. İşin şakası araçlar değişse de konuşulan şeyleri mutlaka bir yerde yakalayabiliyorum. Üzerinde çalıştığınız bir kitap var mı? Farklı bir yazma tekniği deniyor musunuz? Öncekilerden tematik olarak farklı mı? Evettt! Ve çok heyecanlıyım. Çünkü bu üçüncü kitabım, diğer ikisi gibi otobiyografi değil. Tamamen iyi yaşamla ilgili, benim hayata bakış açımı özetleyen bir rehber olacak aslında. Bahara yetiştirmek arzusundayım bakalım kısmet! Gençlere özellikle kariyerini değiştirmek isteyenlere, verebileceğiniz tavsiye nedir? Hayat çok uzun bir yolculuk ve nefes aldığınız sürece lütfen hiçbir şeyden çekinmeyin. Evet, bu coğrafyada gelecek kaygısı, batı coğrafyalara göre biraz daha fazla ama bunu avantaja çevirip tutkumuzu daha büyük motivasyonla aramaya, bulunca da onun üstüne gitmeye ve bunu yaparken kendimize meydan okumaya yönelebiliriz. Sonuçta yapamadığımız ya da yapmadığımız her şey için binlerce mazeret üretmek mümkün. Ama mazeret üreterek yolunu inşa etmiş kimseye de dünyada rastlanmadı. Haydi herkese rasgele!
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=