NG Dergi - Sayı 63

50 YAŞAM/ GASTRONOMI organizasyonu şirketlerinden biriyiz. Hem kendi markalarımız hem de uluslararası markalar olsun; belediyeler ve valiliklerle yaptığımız festivallerle Türkiye’de, Gastromasa Londra ile Londra’da ve gelecek sene Kıbrıs’ta düzenlenecek olan Uluslararası Turizm Gastronomisi Yatırımları ve Ağırlama Zirvesi FSUMMIT ile önemli ve nitelikli işlere imza atıyoruz. Hem bölgesel destinasyonlara inanıyoruz; Ayvalık, Urla, Gaziantep, Adana gibi yerlerin gelişimine büyük katkı da sağlıyoruz. Ayrıca, kendi fuarlarımızla da Türkiye ve yurt dışı arasında bir köprü kuruyoruz. Getirdiğimiz derecelendirme sistemi, Gault&Millau ve Creative People Awards ile restoran ve otel kalitesini yukarı çekmeye çalışıyoruz. Tüm bu çalışmaları düşününce gastronominin ekonomi ve turizm sektörleriyle kesiştiği noktada sizin rolünüz nedir? Gastronominin sadece bir lezzet dünyası olmadığını, aynı zamanda çok güçlü bir ekonomik ve turistik potansiyele sahip olduğunu fark ettik. Biz bu noktada, kültürel tanıtımın ötesine geçerek gastrodiplomasi yapıyor, Türkiye’nin yerel ürünlerini ve mutfak kültürünü dünya ile buluşturacak stratejik bir köprü kuruyoruz. Şunu çok net bir biçimde söyleyebilirim ki, Türkiye’nin yerel ürünleri artık sadece yerel mutfaklarla sınırlı kalmıyor; dünyanın en önemli restoranlarında farklı reçeteler ve tekniklerle kendine yer buluyor. Örneğin, tarhana, Antep fıstığı, sumak ve Güneydoğu biberleri gibi malzemeler bugün birçok uluslararası şefin mutfağında kullanılıyor. Bu bir rastlantı değil. Bu farkındalığın artmasında Gastromasa’nın önemli bir rolü var. Biz yalnızca bir etkinlik düzenlemiyoruz; dediğim gibi, biz gastrodiplomasi yapıyoruz. Türkiye’ye gelen yabancı şefler, medya mensupları ve sektör profesyonelleri sayesinde hem ürünlerimizi hem de gastronomi kültürümüzü dünyaya tanıtıyoruz. Örneğin, sumak gibi bir baharatın ya da kokoreç ve tavuk göğsü gibi özgün lezzetlerin doğru anlatımla ve etkili stratejilerle uluslararası düzeyde “Türkiye’nin gastronomi turizmi potansiyelini dünyaya güçlü şekilde anlatmak istiyoruz.” dikkat çekmesi mümkün. Sadece İstanbul olarak düşünmeyelim, biz bu çalışmaları Gaziantep, Adana, Antalya gibi gastronomik açıdan güçlü şehirlerde de yürütüyoruz. Bununla hem Türkiye’nin gastronomi haritasını büyütüyor hem de yerel ekonomilere can suyu oluyoruz. Önümüzdeki dönemde bu çalışmaları hem Türkiye’nin farklı şehirlerine hem de yurt dışına taşıyarak, Türkiye’yi gastronomi alanında kalıcı ve saygın bir küresel aktör haline getirmeyi hedefliyoruz. 2025’in yeme-içme trendleri neler? Gelecek 10 yılda yeme-içme sektörü sizce nasıl değişecek? 2025 yılı, gastronomi dünyasında önemli bir dönüşüm yılı olacak. Tüketiciler artık yalnızca lezzetli yemeklerle yetinmiyor; yedikleri yemeklerin çevresel etkilerini, üretim hikayesini ve etik değerlerini de önemsiyor. Bu bağlamda, öne çıkan trendlerin başında kişiselleştirilmiş ve sağlıklı beslenme geliyor. Restoranlar; misafirlerin sağlık durumu, alerjileri ve diyet tercihlerine uygun menüler sunmak için teknolojik altyapıya yatırım yapacak. Menülerde fonksiyonel gıdalar—probiyotikler, adaptogen bitkiler, süper gıdalar—daha fazla yer bulacak. İşlenmemiş ve doğal malzemelere ilgi artarken, şeker, tuz ve yağ oranı düşürülmüş sağlıklı tabaklar öne çıkacak. Bitki bazlı mutfak da yükselişini sürdürecek. Şefler; baklagiller, mantarlar, fermente sebzeler ve deniz yosunları gibi malzemelerle yaratıcı ve yüksek kaliteli bitki bazlı tarifler hazırlayacak. Moleküler gastronomi teknikleriyle sebzelerin lezzet, doku ve görsellik açısından dönüştürülmesi bu alanda yeni bir boyut kazandıracak. Aynı zamanda, yerel mutfakların global sahnede görünürlüğü artacak. Özellikle Türkiye gibi zengin mutfak kültürüne sahip ülkelerde, unutulmaya yüz tutmuş tariflerin modernize edilerek yeniden yorumlanması yeni bir gastronomik hareket yaratacak. Bu da coğrafi işaretli ürünlerin kullanımını ve tanıtımını beraberinde getirecek. Türkiye’deki gastronomi trendleri, dünyadan ilham alırken yerel dokusunu koruyarak evriliyor. Anadolu’nun kadim malzemeleri modern tekniklerle birleşiyor. Dijitalleşme sayesinde yemek deneyimi artık yalnızca tatla sınırlı kalmıyor; sosyal medyada paylaşılan görsel ve kültürel içeriklerle daha geniş kitlelere ulaşıyor. Gastronomi turizmi ise otantik ve yerel mutfakların öncülüğünde büyümeye devam edecek. Peru, Japonya, Türkiye ve İtalya gibi ülkeler öne çıkarken; Türkiye özelinde Gaziantep, Hatay, Karadeniz ve İç Anadolu gibi bölgeler, saklı lezzetleriyle dikkat çekecek. Tüm bunların yanında, sürdürülebilirlik, görsellik ve yemeğin bir deneyime dönüşmesi her zaman gastronomi dünyasının merkezinde olmaya devam edecek. Küresel gastronomi destinasyonları ve Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini nasıl değerlendirirsiniz? Yapay zekanın ve teknolojinin destinasyon seçimlerine etkileri olacak mı? Evet, yapay zeka ve teknolojinin ilerleyen zamanlarda doğru kaynaklarla

RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=