14
KİTAP
HÜRREM SULTAN’IN TORUNLARI
sağlayan ortak özellikleri var mı?
Kendi ayakları üstünde duran, kariyer yapmış kadınlar olma-
sına özen gösterdik. Tabii bir de şu noktayı göz ardı etmemek
lazım; aile 1924 yılındaki sürgünden sonra dünyanın pek çok
ülkesine yayılmış. Bir kısmı, Türkiye’ye dönüş izni verildikten
sonra buraya gelmiş ama çoğu yaşadıkları yerde kalmayı tercih
etmiş. Dolayısıyla zaten sayıları az olan bu ailenin tüm kadın
üyelerine ulaşmak kolay değildi. Ayrıca anlatacaklarının ilginçli-
ği bakımından eski jenerasyonlarla konuşmaya çalıştık. Tabii ki
onlar da sürgünü bizzat yaşamamış, ancak sürgün sonrası ai-
lelerinin hayatlarına tanıklık etmiş. Yeni jenerasyondaki kadınlar
ise bunları daha çok dinleyerek büyümüş.
Kitabın sizin için en şaşırtıcı/ilgi çekici noktası nedir?
Pek çok ilginç noktası var. Tarihi bilgiler de içerdiği için ya-
kın geçmişte olanları diğer farklı kaynaklardan okuduğunuz bil-
gilerle harmanlayıp bir süzgeçten geçirebileceksiniz. Ama en
önemlisi, ataerkil özelliğiyle öne çıkan Osmanlı’da kadınların bu
yüzyılda bile hala güçlü olduklarını görebileceksiniz. Bu kadın-
lar son derece modern, evlenme/boşanma kararlarını özgürce
alabilen, kimseye müdana etmeyen, en az bir yabancı dil bilen
kültürlü kişiler.
Böyle bir kitabı hazırlamak size neler hissettirdi?
Kişisel olarak insan öykülerine her zaman ilgi duyarım. Bu
12 kadın, benim için 12 farklı tecrübe oldu. Hepsinden bir şey
öğrendim. Mesela yıllar sonra annesinin Osmanlı Hanedanı
üyesi olduğunu öğrenen Emel Hodo’nun hayata karşı sabrı
beni çok etkiledi. Kenize Murad’ın bir buçuk yaşından 21’ine
kadar yetimhanelerde geçen öyküsü ve tırnaklarıyla kazıya ka-
zıya bir kariyer elde etmesi takdire şayan. Bu kadınların büyük
bir bölümü, kadın olmanın özel bir şey olduğunu öğretti bana.
Çünkü ailenin pek çok erkek üyesinin aksine, hayatlarında ne
olursa olsun çok güçlü duruyorlar.
Yaşananları birinci ağızdan dinledikten sonra bugü-
ne kadar bildiklerinizden ya da dinlediklerinizden farklı
neler öğrendiniz?
Çocukken, tarih kitaplarında yazdığı için bazı padişahların
kaçtığını, vatanı sattığını veya hain olduğunu öğrenen bir kişi-
yim. Tabii o yaşlardayken bu bilgileri sorgulamak aklınızdan bile
geçmiyor. Hatta o padişahların hiçbir akrabası bugün hayatta
değil gibi olaylar anlatıldığından yakınlarının ne düşündüğünü de
bilemiyorsunuz. Yıllar sonra gerçekleri idrak ediyorsunuz ama
bir de tarih kitaplarında suçlanan padişahların torunlarının o sa-
tırları okurken neler hissettiğini öğrenince onları yazanlar yerine
utanıyorsunuz. Çünkü gerçekten çok büyük sıkıntılar çekmişler.
İçlerinde tarihe küsmüş olan da var, “V.Murad deliydi” satırını
okurken kimliği ortaya çıkacak diye yüzü kızaran da...
Sizce kitap okuyucuya neler hissettirecek? Bir tarih-
sel süreç olmanın yanında, kendi hayatından bir şeyler
de bulabilecek mi?
Bu kitaptaki prenseslerin yaşamı, o hep hayal ettiğimiz pa-
muklar içinde yaşayan prenseslerinki gibi değil. Birçoğu, bizim
gibi hayat gailesi içinde yaşamlarını çalışarak sürdürmeye çalı-
şan kadınlar. Bir kere bunu öğrenecekler. Her birinin söyleşisi,
özellikle genç kadınlar için bir ders niteliğinde.
Hanımsultan
Emel Hodo’nun söyleşisinden
Siz Osmanlı üyesi olan kadınlara Türkiye’ye hiçbir
şekilde giriş izni yokken, bir yaşındayken İstanbul’a
gelmişsiniz. Sınırdan nasıl girebilmişsiniz?
Kimseye görünmemem, kimsenin bilmemesi lazımmış.
Çünkü gizli gelmişim.
Kim getirdi sizi?
Babam getirdi, bir Macar kızla beraber. Gelir gelmez
Karaköy’de yakalamışlar babamı. Babam Abdulbaki İhsan
Sokollu askerdi, üç gün nezarette kalmış.Macaristan’da
ölen halamın kocası olan eniştem Mahmut Nedim, CHP’den
milletvekiliydi. Eniştem Atatürk’e söylemiş geldiğimizi, Atatürk
“Tamam kalsınlar ama kimse duymasın kim olduklarını
nereden geldiklerini. Karışsınlar milletin içine,” demiş. 15 yıl
boyunca babamın peşinde iki adam dolaşmış. Sonra babam
Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayıt olmuş. Arada bir gidip
“Buradayım,” diye oturuyordu.
Babanız önce askerdi, peki döndükten sonra
İstanbul’da ne iş yaptı?
Babam İstanbul’a döndükten sonra Petrol Ofisi’nde çalıştı.
Peki siz takip ediliyor muydunuz?
Benim peşimde dolaşmadılar ama belki gözetleniyordum,
bilmiyorum. Normal bir hayat yaşadım. Erenköy’de otururduk,
orada Zihni Paşa İlkokulu’na gittim, sonra Avusturya
Lisesi’ne… Geçti zaman, uçtu.
Sonra?
Hariciye’de katiplik yapan biriyle evlenecektim, bir gün iki
polis geldi kapıya. Kapıyı da ben açtım. “Emel Nurcihan
varmış, kimdir o?” diye sordular. “Benim,” deyince “Siz
mi evleniyorsunuz?” diye sordular. “Evet,” yanıtını alınca
“Hariciyeciyle evlenemezsiniz” dediler. “Eeee iyi,” dedim.
Osmanlı Hanedan’ından birisi hariciyeden biriyle evlenemezmiş.
Çok enteresan… Ben niye evlenemiyorum, ben neyim, kimim
falan o zaman öğrendim Osmanlı ailesinden geldiğimi.
Kaç yaşındaydınız?
18.