Previous Page  48 / 108 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 48 / 108 Next Page
Page Background

YAŞAM

TASARIMCI

Alchimia’dayken tasarım

tarihinin en ikonik işlerini ortaya

koydunuz; ‘Proust’ koltuk, ‘Lassú’

sandalye ve Casabella kapak

sayfası için yakılan bir ‘Lassú’

performansı gibi. ‘Proust’ koltuk

üzerine konuşalım istiyorum. Bu

koltuk içerisinde pek çok unsuru

barındırıyor; post-modernizm,

noktacılık (bir sanat akımı) ve adını

aldığı Proust’un ‘Kayıp Zamanın

İzinde’ romanı… Bu koltuğun fikir

oluşumundan üretimine kadar

tasarım hikayesini çok merak

ediyorum.

1978 yılı gibi çizim yapmaksızın sadece

düşünerek obje yaratma fikri ilgimi çekti.

Cézanne tablosundan fırlamış bir masa,

Van Gogh tablosundan fırlamış bir sandal-

ye gibi tablolardan çıkan ürünler yanı sıra

Proust için bir tekstil oluşturma düşüncem

vardı. Marcel Proust benim için çok değerli

bir yazar ve onun üzerinde çalışmak iste-

dim. Bence herkes otobiyografisini yazma-

lı, çok önemli. Sen yazıyor musun?

Hayır ama düşüncelerimi yazdığım bir def-

terim var. Siz yazıyor musunuz?

Yazmalısın ama ben de yazmıyorum (gü-

lüyor). Bir obje yaşayan bir canlıdır çünkü

onu düşünürsün ve üretirsin. Kendine ait

bir yaşamı vardır, sonunda ölür. Objenin

hayatını bir parabol gibi düşünebilirsin ve

aynı romandaki gibi objelerin hayatları, bu

paraboller, birbirleriyle ve bizlerle kesişir.

Örneğin; bir insanın minimum 300 objey-

le yaşayacağını varsayarsak, 300 objenin

hepsinin de bu insanın hayatıyla paralel ya-

şamları olur. Proust’un romanları bir anek-

dot zinciri gibi. Bu zincirdeki bütün yerleri

ziyaret ettim ve öğrendim ki Proust, nokta-

cılık sanat akımının kurucuları ressam Se-

urat ve Signac’ın döneminde yaşıyormuş.

Bu iki ressamın tablolarında her bir nokta

küçük bir anekdotu temsil eder. Noktacı-

ların tabloları tıpkı Proust’un romanları

gibidir. Proust için bunu yansıtan bir kol-

tuk yapabileceğime karar verdim. Veneto

bölgesine gidip aradığım gibi eski ve klasik

bir koltuk buldum. Fransız ressamlardan

bu koltuk üzerine Signac tablosundan bir

kısmı boyamalarını istedim. Böylece barok

tarzdaki bir koltuktan yepyeni bir enerji

elde ettim. 80’lerde Venedik Bienali’nde

bu koltuğu sergiledim. Bienal sonrası bu

koltuğun yaşamını tamamlayacağını düşü-

nüyordum. Ama pek çok insan koltuk hak-

kında sorular sordu ve koltuk günümüze

kadar geldi; bronz versiyonu yapıldı, sera-

mik versiyonu yapıldı, minyatürü yapıldı.

En son Kore’de bir otel için beş metrelik

bir versiyonu yapıldı.

Alessi’nin de pek çok ürününe

imza attınız. Bunların en başında

Alessi karakterleriniz ‘Anna

G.’ ve ‘Alessandro M.’ geliyor.

Dergimizde geçtiğimiz yıl Anna Gili

ile bir röportaj da gerçekleştirmiş

ve ‘Anna G.’ karakterinin ona

dayandığını öğrenmiştik. Bu

karakter yaratma fikri nasıl

doğdu?

Mümkün olan bir üründe, o ürünü tasarlar-

ken insan özelliklerini katmaya çalışırım;

gözlerini, gülüşünü. Genelde vazo tasar-

larken başıma çok gelir çünkü vazoya bak-

tığında bir yüz görebilirsin. Sen ona baktı-

ğında o da sana bakar ve duygusal bir bağ

kurarsınız. Tirbüşonda da aynı şey başıma

geldi. İnsan figürü, kol hareketi, dönmesi

adeta gözümün önünde duruyordu. Ama

ismini ben bulmadım. Alessandro ismini

Anna Gili koyalım dedi çünkü o zamanlar

Anna’nın dansetmesi, ayrıca uzun boynu,

tirbuşonun formu ve hareketleriyle ben-

zerdi. Anna karar vermek için bir hafta izin

istedi (gülüyor) ve sonunda tamam dedi.

Kişisel bir gözlemime göre

2000’lerde işlerinizde daha yalın

bir tasarım diline geçtiğinizi

düşünüyorum; Ramun için Amuleto

lamba, Kartell için Roy Lichtenstein

desenli tabureleriniz gibi. Şuan

tasarımdaki döneminizi siz nasıl

tanımlarsınız?

Baledeki gibi aklım da sürekli bir oraya bir

buraya gidiyor. Tarih içindeki farklı dönem-

lerimi yeniden yaşıyorum. Çok yıllar önce

basit tasarımlar yaptığım bir dönemim ol-

muştu. Örneğin; Memphis için bir mobil-

yamda sadece siyah kullanmıştım. Ürünler

seri üretime geçtiğinde farklı bir yaklaşım

içine giriyorsunuz. Endüstriyel bir üründe

teknik sebeplerden dolayı resim yapmak

1974

Lassú sandalye

Mendini’nin teorik

çalışmalarından ilki. Piramit

formundan dolayı oturması

zor olan ‘Lassú’ sandalye

işlevselliğe meydan okuyor.

1975

Lassú sandalye

Casabella dergisi

kapak sayfası

Casabella dergisinin

editörüyken kapak sayfası

için ‘Lassú’nun yakıldığı bir

performans gerçekleştiriyor.

1978

Proust koltuk

Tasarımda post-

modernizmin simgesi haline

gelen Mendini’nin meşhur

‘Proust’ koltuğu.

1994

GronInger Müzesi

Hollanda’nın Groninger

şehrinde bulunan üç

binadan oluşan modern

sanat müzesinin bir binasını

Mendini tasarladı.

1994

Anna G.

Groninger

Müzesi açılışında

gazetecilere

verilmek üzere

tasarladığı

Anna G.

tirbüşon, bugün

Alessi’nin

en bilinen

ürünlerinden

biri.

Tasarım her yerde

ve çok fazla. Bir

şey yapıyorsunuz

ama pek çoğu zaten

önceden yapılmış

oluyor. O yüzden

tasarımda radikal bir

değişimin vakti geldi”

48

NG

AĞUSTOS- EYLÜL - EKİM 2017