

ve temmuz başında Belgrad’da buluştuk.
Ozan Güven
Filmi seyrettikten sonra
da anlayacaksınız ki ruhen, aklen ve fiziksel
olarak kimse bu rolü Meryem kadar kendi
doğallığında canlandıramazdı. Maria zaten
Meryem’di. Birlikte çalışmak için filmden bir-
kaç hafta önce iki günlüğüne Berlin’e gittim.
Beni çok güzel ağırladı. Çekimlere bir hafta
kala Belgrad’da buluştuk. Filmin geçtiği çiftli-
ği sahiplenmemiz, orada yaşıyormuş gibi his-
setmemiz lazımdı. Bir hafta da böyle çalıştık
ve dokuz haftada çekimi tamamladık. İstan-
bul dışında bir yerde film çekmek, tazeleyici
ve dönüştürücüydü.
Meryem Uzerli
Sinema filminde çalışmak
çok daha güzel oluyor, çünkü kendine zaman
tanıyorsun; koştura koştura iş yapmıyorsun.
Rolüne farklı bir biçimde yaklaşabiliyorsun.
Ozan Güven
Herkesin pasaportlarını ve
kimliklerini dışarıda bırakıp tamamen filmin
ne anlatmak ve bunu nasıl yapmak istediğine
odaklanması harikaydı. Kolektif bir ruh vardı
sahiden.
Ana hikayesi dışında alttan alta bu film
en çok hangi duyguların üzerinde yük-
seliyor sizce?
Ozan Güven
Aşk filmi desem, saçma ol-
maz; gerilim desem, çok uzağa düşmeyiz. Aile
filmi desem, gene yanlış olmaz. Kendi var oluş
sebebini anlamak isteyen insanların ufak dün-
yaları desem, bu da doğru…
Meryem Uzerli
Bence hepsi doğru, zaten
zenginliği de burada. Bu bir hayat filmi. Onu
her tarafından kavrayan bir iş. İçinde hayvan-
lar da var, aşk da, gökyüzü de… Dört elemen-
tin olduğu, tüm duygusal mevsimlerin yer al-
dığı bir film.
Nedir bu duygusal mevsimler?
Ozan Güven
İnsan ruhunun değişik halle-
ri. Ruhunuz bazen yaz, bazen bahar, bazen kış
gibi olur ya.
Keşke o kadar net olabilse!
Meryem Uzerli
Aslında net, biliyor mu-
sun? Biz düşüne düşüne işleri karmaşık hale
getiriyoruz. Kış kıştır, yaz da yaz. Ama artık
bir şey yaşarken o kadar sorguluyoruz ki; bu
hep mi böyleydi acaba? Yaşarken bu kadar
irdelememek aslında o duyguya hiçbir zaman
yüzde 100 teslim olmamak ve kavuşamamak
demek. Hayattaki en üzücü şeylerden biri…
Ozan Güven
An ile kavga etmek insanın
doğasına aykırı. Kış oluyor, yaz gelsin diyor-
sun; yahu yaz da gelecek. Bir dönüp bakıyor-
sun ki, hiçbir andan keyif almamışsın. Duru-
mu kabul etmek ve onunla kavga etmemek.
Bence anahtar bu.
Meryem Uzerli
Dünyanın sınavı bu zaten,
hayatın sınavı tam da bu! Çocuklar anlamış-
lar bunu, onlar bizden daha mı olgun? Herkes
bunu doğarken biliyor aslında. Bazen hayat
sana ne öğretirse, ona uyacaksın. Acıdan ve
dönüşmekten korkmamak lazım. Gerçekten
ölmeden önce hayat boyunca o kadar çok kez
ölüyoruz ki. Ölüp ölüp doğuyoruz. Ölmekten
korkmayacaksın. Acı olsa bile bir fırsat çıktıy-
sa yaşa, dene. İlle üzüleceksin diye bir şey de
yok. Bir ruhumuz, bir mantığımız, bir de tec-
rübe üzerinde yükselen psikolojik sistemimiz
var. Bizi sürekli kandırmaya çalışıyor. Mesela
ben spagetti Bolognese’in kokusunu aldığım
anda huzurla doluyorum, çünkü çocukluğum-
da annem, babam bana spagetti yaptığında
öyle hissetmişim. Böyle bir şey psikoloji, hep
hatırlatmalar üzerine. Bazen tersi de olabili-
yor; bir şey tetikliyor ve birdenbire bir panik
atak geliyor, terlemeye başlıyorsun.
Kandırmaya çalışıyor demek ki.
Meryem Uzerli
En başta korkular bunu
yapıyor. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi,
bir resim olarak durduğu gibi değil hayat-
ta. ‘Annemin Yarası’nda da aynı şey geçerli.
Ozan’la benim canlandırdığım çift ile Belçim
ve Okan’ın canlandırdığı çiftler mesela. Sanır-
sın ki, haklarında her şeyi biliyorsunuz. Ama
Düşünsene,
çıplak geldik
çıplak gideceğiz;
cebimize bir şey
koymayacağız, çünkü
cep kalmayacak.
İnsanız, damarımızda
kan dolaşıyor;
kesersen ölürüz,
herkes ölür, biz de
ölürüz. Biz hayatı
anladık!’ Meryem
SİNEMA
YAŞAM
32
NG
HAZİRAN-TEMMUZ-AĞUSTOS 2016